Kedi ve Köpek Beslemek

Kedi ve köpekleri beslemede hayvan sahiplerine düşen ilk görev nedir?
Kedi ve köpekler beslenirken insanlar gibi besleme yapmak bugün insanların karşılaştığı hastalıklara onların da yakalanmasını sağlamak demektir. Sizce insanlar sağlıklı besleniyor mu da hayvanların sağlığı için doğru besinleri seçebilsinler. İnsanlar kendilerini besleyemiyorken hayvanları beslemede iyi olmayacakları aşikardır. Bu yüzden önce insan kendini besleme konusunda dikkatli olmalı sonra bu sessiz, ne versek mecburen yiyecek olan hayvanlara beslenme konusunda yardımcı olabilsin.Çünkü bu hayvanlar, sessiz melekler bizimle ortak besinleri tüketiyorlar.
Diyabet tedavisi gören kedi ve köpekler!
Bugün dünyada 381 milyondan fazla şeker hastası insan var. Dünyanın bu kadar yüksek oranlarda şeker hastalığına yakalanması beslenme konusunda ne denli dikkatsiz olduğumuzu gözler önüne seriyor. Türkiye Diyabet Vakfı’nın açıklamasına göre gelişen teknolojiyle birlikte gelen hareketsiz yaşam, yoğun ve stresli bir hayat tarzı ve bununla doğru orantılı olarak hızlı ve çabuk beslenme zorunluluğu -yani “fast food” kültürü- diyabet hastalığının artışında büyük rol oynuyor.Burada üzerinde durulması gereken konu hareketsiz yaşam tarzı. Hayvanlar doğada yiyecek bulmak için sürekli dolaşırlar. Köpekler ve kediler arama eşeleme ve kovalama konusunda gayet başarılıdır. Ancak bugün, insanların hareketsiz yaşantısına uyum sağlamak zorunda kalan evcil hayvanlarımız insanların yakalandığı hastalıklara çok kolay yakalanıyorlar. Kedi ve köpeklerde enfeksiyon kaynaklı hastalıklardan çok, beslenme kaynaklı hastalıklar veteriner kliniklerine daha çok geliyor. Bu da bizim biraz durup düşünmemizi gerektiriyor.
Köpeğini yürüyüşe çıkar
Evcil hayvan demek evde hapsolmuş hayvan demek değildir. Evcilleştirilmiş ve vahşi yönü insanlar tarafından azaltılmış hayvan demektir. Bir kedinin ve köpeğin doğada sokakta koşup gezebilmesi için sokak köpeği olması gerekiyor. Kendi bahçesinde köpek besleyen insan sayısı bir hayli az olduğundan genelde bu hayvanlar evde dışarı çıkartılmadan besleniyor. Herkesin evi 150 metrekare değil. Bu yüzden hayvanlarımız bu dar alanlarda tabiri caizse hapsoluyor. Bu onlara hareketsiz bir yaşam sürme zorunluluğu getiriyor. Kedi sahiplerinin kedilerinin dolaştırılamayacağını, zaten evin bir kedi için yeterli olduğunu söylediğini duyar gibiyim. Hiç dışarı çıkmadığınız bir gün ile çıkıp gezdiğiniz en azından bir hava aldığımız günün bir olmadığını biliyoruz. Köpekler de sürekli dolaşmak ister, koklamak ister, sağa sola idrarını yapıp işaret bırakmak ister. Kediler ise tırmanmak zıplamak ister. Aslında bunları istediği için değil içgüdüsünde var olduğu için yapar. Eskiden kurt ve köpeğin masalı vardı. Köpek zincire bağlı kurt ise özgür dolaşır, gezerdi. Köpeğin hiç avlanmadan beslendiğini duyan kurt onunla bekçilik yapmaya giderken köpeğe boynundaki dökülmüş tüylerin sebebini sorar. Köpek de zincirle bağlı olduğunu bu yüzden izlerin çıktığını söyler. Kurt zinciri duyunca ‘hoşçakal dostum zayıf ve özgür olmayı, şişman ve tutsak olmaya yeğlerim’ der.

Bir hayvanın doğada koşarak özgürce yaşaması ve sonra ölmesi mi yoksa evde dünyayı görmeden şişman ve ilaçlara bağlı olarak yaşayıp ölmesi mi? Sevgili hayvanseverler seçimin sizde olduğunu unutmayın.Hayvanlarınızı yürüyüşe çıkarın, onları gezdirin, sosyalleştirin ki doğalarında olmaması gereken hastalıklarla ne kendileri ne siz dertlenmiş olun. Hekimler hasta hayvanları tedavi ederler ancak onları hasta etmemek yine sizin elinizde olacaktır.

Bir yorum

Yorum ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.